Dış Haberler

'Savaş mı, barış mı?' Rusya-Ukrayna savaşı cepheden diplomasi masasına taşınabilecek mi?

Trump’ın ekibi, Ukrayna ve diğer ülkelere yapılan yardımları azaltma ve Rusya ile doğrudan müzakere yürütme fikrine sıcak bakıyor. Bu yaklaşım, savaşın sona ermesi için yeni bir fırsat penceresi açtı. Ancak sürecin nasıl ilerleyeceği belirsizliğini koruyor.

Gazeteci ve Avrasya Araştırmacısı Mehmet Furkan Dündar, Ukrayna ve Rusya'nın barışa yönelik beklentilerini ve atılacak adımları AA Analiz için değerlendirdi.  

Rusya-Ukrayna savaşında müzakere görüşmeleri zaman zaman gündeme gelse de tarafların talepleri ve sahadaki askeri dengeler nedeniyle somut ilerleme sağlanamadı. Ancak Donald Trump’ın yeniden göreve gelme ihtimali ve savaşı kısa sürede bitirebileceğine dair açıklamaları, müzakere sürecinin bu kez daha sağlam temeller üzerine kurulabileceğine işaret ediyor.

Trump’ın yakın ekibinin Ukrayna’ya ve diğer ülkelere yapılan yardımları zamanla azaltmaya ve Rusya ile doğrudan müzakere yürütmeye sıcak baktığı yönündeki mesajları, savaşın sona ermesi için bir fırsat penceresi açtı. Nitekim, Trump’ın doğrudan süreci yöneterek hem Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin hem de Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ile telefon görüşmeleri gerçekleştirmesi, tarafların barış arayışına dair mesajlarını netleştirdi.

Öyle ki son bir ay, savaş meydanından çok, diplomatik cephede kazanılmaya çalışılan bir mücadeleye sahne oldu. Trump, sağlanan yardımlara karşılık olarak Ukrayna’daki nadir elementlerden 500 milyar dolarlık bir pay talep ettiğini açıkça dile getirdi. Eski ABD Başkanı Joe Biden dönemindeki Ukrayna'ya koşulsuz yardımların yerini, Trump’ın daha ekonomik fayda ve pazarlık odaklı stratejik yaklaşımı almış görünüyor.

Ancak, şüphesiz ki, müzakere görüşmelerinin takvime alınabilmesi için tarafların ön hazırlık süreçlerini tamamlaması gerekiyor. Liderler düzeyinde gerçekleşecek bir zirveden önce, çalışma ekiplerinin temel müzakere başlıklarında uzlaşı sağlaması kritik bir gereklilik olarak öne çıkıyor. Bu durum, savaşın sona erme sürecinin bir gün veya bir hafta gibi kısa bir sürede gerçekleşmesinin pek olası olmadığını gösteriyor.

RUSYA İÇİN MÜZAKERELERİN ZAMANLAMASINA YÖNELİK STRATEJİK HESAPLAR

Moskova, barış görüşmelerine yönelik stratejisini belirlerken yalnızca askeri kazanımları değil, dünyadaki siyasi gelişmeleri de dikkate alıyor. ABD’nin Ukrayna’ya olan desteğinde herhangi bir zayıflama olup olmayacağı, Rusya’nın müzakere sürecine yönelik en önemli beklentilerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Washington’ın Ukrayna’ya sağladığı askeri ve mali yardımlar, Kiev’in savaş kapasitesini sürdürebilmesi açısından kritik bir öneme sahiptir.

Öte yandan, Avrupa’da yaklaşan seçimler de Rusya için stratejik bir hesap unsuru olarak öne çıkıyor. Sağ popülist hareketlerin Avrupa genelinde yükselmesi, Ukrayna’ya verilen desteğin azalmasına yol açabilir. Moskova’nın, bazı Avrupa ülkelerinde yönetim değişiklikleri yaşanması halinde, Kiev’e yönelik politikaların daha farklı bir çizgiye evrileceğinin hesaplarını yapması olasıdır.

Rusya’nın müzakere sürecini geciktirme sebeplerinden biri de sahadaki askeri kazanımları maksimum seviyeye çıkarmak olacaktır. Kremlin’in süreci ağırdan alan tavrı Ukrayna’nın doğusunda ve güneyinde stratejik üstünlük sağlamadan müzakere masasına oturmak istemeyeceği yönünde değerlendirilebilir.

RUSYA, GÖRÜŞMELERDE ZELENSKİY’Yİ DEVRE DIŞI BIRAKMA NİYETİNDE Mİ?

Moskova’nın savaşın sona erdirilmesine yönelik olası müzakerelerde Zelenskiy’yi devre dışı bırakma stratejisi izlediği giderek daha belirgin hale geliyor. Trump’ın geçmişte Rusya ile müzakereye daha yatkın bir lider olarak öne çıkması ve yakın ekibinin Ukrayna’ya yapılan yardımları sorgulaması, Moskova’nın doğrudan Washington ile bir çözüm arayışına girmesine zemin hazırlıyor. Ek olarak, Ukrayna'ya yönelik kalkınma ve insani yardım desteğinde kritik bir rol oynayan Uluslararası Kalkınma Ajansının (USAID) tasfiyesi, Kiev’in Batı’dan gelen desteğinin zayıflaması anlamına gelebilir.

Kremlin’in öncelikli hedeflerinden biri de Zelenskiy’nin meşruiyetini tartışmaya açmak olarak karşımıza çıkıyor. Ukrayna’da savaş durumu nedeniyle ertelenen seçimler, Batı’da ve ülke içinde giderek daha fazla sorgulanan bir durum haline gelebilir. ABD yönetimi, Kiev’in yıl sonuna kadar seçim yapmasını desteklediğini açıkladı. Trump’a yakın isimlerden General Keith Kellogg’un da savaş sırasında dahi seçimlerin yapılmasının demokrasinin bir gereği olduğunu vurgulaması, bu yönde bir baskının giderek yoğunlaşabileceğini gösteriyor. Eğer Kiev bu süreçte seçim düzenlemeye zorlanırsa, Moskova bu gelişmeyi Zelenskiy’nin konumunu zayıflatmak için bir fırsata çevirebilir.

Zelenskiy’nin geçen günlerde İngiliz gazeteci Piers Morgan’a verdiği röportajda doğrudan Putin ile müzakere masasına oturabileceğini söylemesi, Ukrayna liderinin savaşın gidişatına dair daha esnek bir pozisyon alabileceğinin sinyali olarak değerlendirilebilir. Ancak, bunu yalnızca "tek seçenek" olarak görmesi yani savaşın sona ermesi ve daha fazla insanın ölmemesi için gerekli olması halinde kabul edeceğini belirtmesi Kiev’in öncelikli olarak Batı desteğine dayanarak direnişi sürdürmek istediğini, ancak gerektiğinde esneklik gösterebileceğini ortaya koyuyor. Bu açıklama, Moskova’nın doğrudan Batı ile pazarlık yapma stratejisine karşı, Kiev’in sürecin tamamen dışında bırakılmaması için yeni hamlelere açık olabileceğini gösteriyor.

Ek olarak, Zelenskiy, müzakere sürecinde elini güçlendirmek amacıyla Rusya’ya toprak takası teklifinde bulundu. Ancak, sahadaki mevcut askeri dengeler göz önüne alındığında, Rusya’nın geniş çaplı kazanımlarıyla Ukrayna’nın Kursk bölgesindeki sınırlı ilerlemesini eşdeğer görmek stratejik açıdan rasyonel görünmüyor. Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Ukrayna birliklerinin Rusya topraklarından tamamen çıkarılacağını belirterek teklifi reddederken, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova bu adımı Ukrayna ordusundaki kriz algısını perdeleme çabası olarak değerlendiriyor. Böyle bir takas Rusya’nın lehine sonuçlanacak olsa da Kremlin bu öneriyi tartışmaya değer görmüyor. Asıl kritik nokta, Zelenskiy’nin bu hamlesinin ABD nezdinde nasıl bir karşılık bulacağı ve müzakere sürecinin seyrine etkisinin ne olacağıdır.

DEĞİŞEN ALGILAR IŞIĞINDA HALKIN SAVAŞA BAKIŞI NASIL?

Savaşın başladığı ilk dönemde, hem Rusya hem de Ukrayna, küresel kamuoyunda kendi tezlerini güçlendirmeye yönelik yoğun bir medya stratejisi izledi. Ancak savaşın uzaması, toplumsal algılar üzerinde önemli değişimlere yol açıyor.

Rusya’da savaşın kamuoyu desteği, devlet kontrolündeki medya organları tarafından diri tutuluyor. Medya, savaşın Batı’nın Rusya’yı kuşatma stratejisine karşı zorunlu bir mücadele olduğu tezini işlemeye devam ediyor. Nitekim, Rusya Kamuoyu Araştırmaları Merkezi (VTsIOM) tarafından 2024 yılının Şubat ayında, savaşın ikinci yılında gerçekleştirilen ankete göre, Rusya’da toplumun yüzde 68’i Ukrayna’ya yönelik “Özel Askeri Operasyon” yürütülmesini destekliyor. Ancak, savaşın maliyetleri arttıkça ve yaptırımların ekonomik etkileri derinleştikçe, kamuoyundaki desteğin yüksek sesle dillendirilmese dahi zamanla zayıflamakta olduğu söylenebilir.

Ukrayna’da ise savaşın uzamasıyla birlikte müzakere yanlısı kesimlerin güçlenip güçlenmediği önemli bir tartışma konusudur. Amerikan araştırma kuruluşu Gallup’un Ağustos-Ekim 2024 döneminde gerçekleştirdiği ankete göre, Ukraynalıların yüzde 52’si savaşın en kısa sürede sona erdirilmesi için anlaşma yapılmasını desteklerken, yüzde 38’i savaşın zaferle sonuçlanana kadar sürmesi gerektiğini düşünüyor. Bu veriler, savaşın toplum üzerindeki etkisinin Ukrayna’da da farklı eğilimleri ortaya çıkardığını göstermektedir. Çatışmaların sürmesi ve Batı desteğinin geleceğine dair belirsizlikler, Ukrayna kamuoyunda barışçıl çözüm yanlısı kesimlerin önümüzdeki süreçte güç kazanmasına yol açabilir.