Bilim dünyasının yıllarca göz ardı ettiği bir doğa fenomeni, teknolojiyle birlikte yeniden gündemde: Deprem ışıkları. Yalnızca belirli koşullarda görülebilen bu ışıklar, gelecekte deprem tahmini için umut olabilir mi?
YÜZYILLARDIR TANIK OLUNAN BİR DOĞA OLAYI
Depremler sırasında ya da öncesinde gökyüzünde beliren gizemli ışıklar, aslında ilk kez gözlemlenmiş bir olay değil. İnsanlık tarihine bakıldığında, yüzyıllardır bazı insanlar havada kaynağı belirsiz ışık kümeleri gördüklerini ve bu görüntüleri depremlerle ilişkilendirdiklerini bildirmiştir. Bu ışıklar zaman zaman depremden günler hatta saatler önce, kimi zaman ise deprem anında ya da çok nadir olarak sonrasında ortaya çıkabiliyor. Bu nedenle bilim dünyasında "deprem ışıkları" olarak adlandırılıyorlar.
UZUN SÜRE GİZEMİNİ KORUDU
Deprem ışıkları, yıllar boyunca açıklanamayan olaylar arasında sayılmış, hatta zaman zaman meteorlarla veya UFO’larla bile ilişkilendirilmişti. Ancak bu doğa olayının bilimsel çevrelerde ciddiyetle ele alınması, 1960’lı yıllarda Japonya’nın Nagano kentinde meydana gelen depremler sırasında elde edilen görüntülerle başladı. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte depremlerle ilişkili bu ışıkların çok sayıda fotoğraf ve video kaydı da elde edildi ve fenomenin gerçekliği netleşti.
2014 ARAŞTIRMASI: VERİLERE DAYALI YAKLAŞIM
Deprem ışıklarının neden ve nasıl oluştuğu sorusu üzerine çeşitli teoriler öne sürülse de en kapsamlı açıklama 2014 yılında yapılan bir bilimsel araştırmaya dayanıyor. Bu çalışmada, 1600 yılından 2014 yılına kadar ışık olaylarıyla ilişkilendirilen 65 deprem; jeolojik ve sismolojik veriler ışığında detaylı bir şekilde incelendi. Farklı zamanlarda ve farklı bölgelerde gerçekleşen bu depremler arasındaki ortak noktalar araştırıldı.
Sonuçlar oldukça dikkat çekiciydi: Deprem ışıkları genellikle depremlerden sonra değil, hemen öncesinde ya da depremin tam oluşum anında görülüyor. Bu durum, ışıkların oluşumunun deprem sürecindeki çok özel bir evreyle ilişkili olduğunu gösteriyor.
DÜNYA’NIN YAPISI VE DEPREM IŞIKLARIYLA İLİŞKİ
Dünya; çekirdek, manto ve yer kabuğundan oluşur. Mantonun üst kısmı ile yer kabuğu birlikte "litosfer" olarak adlandırılır ve bu tabaka, alttaki magmanın üzerinde yüzen tektonik levhalardan meydana gelir. Dünya üzerindeki depremlerin yüzde 95’i bu levhaların sınırlarında oluşur.
Ancak ilginç bir şekilde, deprem ışıkları genellikle bu yüzde 95’lik bölümdeki depremlerde değil, daha nadir görülen ve yalnızca yüzde 5’lik bir kısmı oluşturan "kıtasal ayrılma bölgeleri"nde meydana gelen depremlerle ilişkilendiriliyor. Ayrıca, ışıkların çoğunlukla iki levhanın yanal ve ters yönlü hareketi sırasında oluştuğu da tespit edilmiştir. Bu da gösteriyor ki deprem ışıkları, ancak çok belirgin jeolojik koşullar altında ortaya çıkabiliyor.
OLUŞUM MEKANİZMASI: YER KABUĞUNDAKİ DOĞAL BİR BATARYA
Uzmanlara göre deprem ışıklarının temelinde, yer kabuğunda biriken ancak henüz açığa çıkmamış olan gerilim yatıyor. Bu gerilim, levhaların hareket etmesine sebep olur. Levhalar arasındaki sürtünme bu hareketi geciktirse de, bir noktadan sonra gerilim baskın gelir ve levhalar hareket eder. Bu hareket sonucunda yer altındaki enerji serbest kalır ve deprem meydana gelir.
Deprem dalgaları, yer kabuğunu oluşturan kayaçlarda sıkışma ve bükülmelere neden olur. İşte tam bu süreçte, kayaçlarda biriken gerilim, kayaçların içindeki minerallerdeki negatif yüklü oksijen atom çiftlerini ayırır. Serbest kalan iyonlar, kayaçlardaki çatlaklardan geçerek yüzeye ulaşır. Bu iyonlar havadaki moleküllerle etkileşime girerek iyonizasyon yaratır ve ışık yayan bir plazma oluşur. Bilim insanları bu olayı, "yer kabuğunda devreye giren bir batarya varmış gibi" benzetmesiyle açıklıyor.
NEDEN HER DEPREMDE GÖRÜLMÜYOR?
Her yer kabuğu gerilimi nasıl her zaman bir depreme yol açmıyorsa, her deprem de mutlaka bu tür ışık olaylarını doğurmuyor. Hatta bu ışıklara tanık olunması o kadar nadir ki, uzmanların tahminine göre bu olaylar yalnızca gerçekleşen depremlerin yüzde 5’lik bir kısmında ortaya çıkıyor. Bu da ışıkların yalnızca çok özel jeolojik ve fiziksel koşullarda oluşabildiğini kanıtlıyor.
IŞIKLARIN TÜRÜ VE GÖRÜLME ALANI
Deprem ışıkları; yere yakın mavimsi alevler, ışık küreleri ya da yerden 200 metreye kadar yükselen yıldırımlar şeklinde gözlemlenebiliyor. Genellikle çok kısa süreli oluyorlar ve kimi zaman deprem merkez üssünden 160 kilometre uzaklıktan bile fark edilebiliyorlar.
GELECEKTE DEPREM TAHMİNİNE YARDIMCI OLABİLİR Mİ?
Deprem ışıklarının bazı depremlerden önce ortaya çıkması, bu olayların gelecekte erken uyarı sistemlerinde kullanılabileceği düşüncesini doğuruyor. Ancak bilim insanları bu konuda henüz temkinli. Işıkların yalnızca belirli koşullarda ve belirli kayaç türlerinin bulunduğu bölgelerde ortaya çıkması, bu fenomenin öngörü aracı olarak kullanılabilmesi için daha çok araştırma yapılması gerektiğini ortaya koyuyor.
Kaynak: nationalgeographic/tubitak